KİBİR!

KİBİR!

ABONE OL
Haziran 3, 2025 12:25
KİBİR!
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kibir Felsefeyi Susturur!!

Bilgi, kişide haddini bilme yerine haddini aşma, tefekkür yerine tahakküm, tevazu yerine tekebbür hâline dönüşmüşse, bu durum bilgiyle hikmet arasındaki bağın koptuğunun açık göstergesidir.

Nitekim İbn Rüşd, bilginin ancak adaletle, yani “hakkı hak bilip ona tabi olmakla” değer kazanacağını savunur. Bilginin adaletle birleşmediği yerde, insan yalnızca bilen değil, aynı zamanda aldatan, küçümseyen ve tahkir eden bir figüre dönüşebilir. Bu, filozofun değil, kibirli retoriğin ürünüdür.

Sokrates, kendisinde bilgelik iddiası görenlerle konuştuğunda şu sonuca varmıştı:

“Ben onlardan daha bilgeyim; çünkü ben bilmediğimi biliyorum.”

Bu ifade, entelektüel erdemin temel taşı olan tevazuun en saf örneğidir. Gerçek bilge, bilmenin sınırlarını bilen, başkalarının cehaletini yargılamak yerine kendindeki eksikliği fark edebilendir.

Oysa günümüzde kimi entelektüeller, kültürel ya da akademik sermayesini kibirli bir mesafe üretmek, halkı küçümseyen imalarla söz söylemek için kullanmakta; bilgiyle beslenen bir üst dil kurarak kendisini bir nevi “seçilmiş” ilan etmektedir. Bu, bilginin içselleştirilmediği, yani hazmedilmediği durumlarda sıkça görülür.

Bu bağlamda, Michel Foucault’nun “iktidar bilgidir” sözü, yanlış ellerde “bilgi iktidar üretir” zannına dönüşür. Ancak bilgi ahlâkla bağını kopardığında, artık hikmetten değil, hileden beslenir.

Spinoza, ahlâkla bilgiyi birleştirmedikçe özgürlüğün asla kazanılamayacağını söylerken, Kant, aydınlanmanın temelini “aklın kamusal kullanımı” kadar bireysel ödev ahlâkına da dayandırmıştır.

İkinci husus; entelektüelin mahallesi olmaz.

Entelektüel, belirli bir mahallenin veya grubun değil, hakikatin izini süren insanın vicdanıdır. Ancak bu vicdanın ifadesi hem ahlâkî hem epistemolojik tutarlılık taşımalıdır. Entelektüel, ne halka yukarıdan bakabilir ne de halkın hoşuna gidecek yüzeysel bir retorikle yetinebilir. Onun sorumluluğu, bilginin hakkını vermek, onu “kendinden menkul” değil “kıymeti ortak olan bir emanet” gibi taşımaktır.

Demem o ki, felsefe, hikmetsiz düşünülemez; hikmet ise ahlâksız olamaz. Bilgi insanı büyütüyorsa ne âlâ, fakat bilgi insanı başkasını küçümsemeye götürüyorsa, orada ne hikmet kalır ne erdem. Ne de söyleyenin söylediklerinin bir esprisi.

Bilgi zemininde konuşan herkesin önce kendine, sonra sözünün muhataplarına karşı sorumluluğu vardır. Ve bu sorumluluk, bilgiyi, insanlığa karşı tevazu ve adaletle sunabilme edebini de gerektirir vesselam…

AYŞE SUCU

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.